Cinsel Doyum

Cinsel Doyum

 

Cinsellik, biyolojik, psikolojik, sosyal, kültürel, geleneksel, ahlaki, dini, antropolojik, politik ve ekonomik boyutları olan karmaşık bir bütündür.

Cinselliğin biyolojik açıdan temel işlevi üremeyi sağlamak ve dolayısıyla insan neslinin devam etmesine imkân vermektir. Psikolojik düzeyde cinsellik, cinsel ilişkiden haz alma, sevgi, sevme ve sevilme gibi bireyin temel ihtiyaçlarının doyurulmasını amaçlamakta, bunlarla ilişkili olarak çeşitli bireysel davranışları ve insan ilişkilerini içermektedir.

Toplumsal düzeyde cinsellik, insan yaşamının pek çok yönü ile ilişkilidir: toplumun işleyişi, özelliği, değer yargıları, yasalar, sanat, tarih, cinslere verilen roller, üretim, eş seçme ve evlenme tercihleri gibi pek çok alan ile ilişki içindedir.

Cinsellik ve cinsel konular, çoğu insan için konuşulması zor, kaçınılan, utanılan bir konu, adeta bir tabudur. Hemen hemen her konuda özgür olarak ve rahatça konuşabilen insanların çoğunluğu, varoluşunun doğal bir boyutu olan cinsellik konusunda çekingenlik duymakta ve kendilerini en yakın arkadaşlarına, akrabalarına bile açmakta zorlanmaktadır. Oysa cinsel yaşantı, insanların yaşamlarında çok önemli bir yer tutan doğal bir güdü ve yaşamın doğal bir parçasıdır. Buna karşın, cinsel düşünceler çoğu kez korku, kaygı, suçluluk gibi duygular eşlik etmektedir.

Cinselliğin özgürce ve doyumlu yaşanması, sağlıklı gelişimin sonunda ulaşılan uzlaşmış bir kimlik içinde gerçekleşebilir. Bu kimliğin temelleri çocuklukta yatmakta olup, Freud’un vurguladığı gibi belki de bakış açısını genişleterek çocukluk cinselliğinden itibaren gelişime bakmak gerektir. Çocuklukta cinsel öğrenme yaşantılarının çoğunda ana-babanın bilinçli katkısı söz konusu değildir. Ana-baba, çoğu zaman kendi cinsiyetlerine ait rolleri oynarken ve çocuğun kendi cinsiyetine uygun tavırlarını pekiştirirken daha en baştan cinsel kimlik alanında etkili olmaya başlamaktadır. Bunun yanı sıra çocukluktaki oyunlar, oyunda alınana roller, tutumlar cinsel kimlik gelişimine katkıda bulunmaktadır. Giderek agresyon, engellenme, engellenme ile baş etme, aktivite-pasivite yönünde seçimler gibi noktalar ile ilgili alanlardaki değişmelerle sürmektedir.

Ergenlikle birlikte cinsiyet hormonları artmakta, ikincil cinsiyet özelliklerinin gelişmesiyle cinsel ilgi uyarılmakta ve daha önceden başlamış olan kendi kendini uyarmalar yoğunlaşmaktadır. Yapılan çok sayıda araştırmanın ardından insan cinsel davranış özellikleri ve cinsel işlevinin, merkezi sinir sistemi ve endokrin sistem ile nörokimyasal, nörofizyolojik ve psikolojik süreçlerin karşılıklı etkileşimi ile karakterize kompleks bir davranış örüntüsü olduğu ortaya konmuştur.

Sağlıklı cinsel yaşam; kaygı ve suçluluk uyandırmayan, partnerlerin uyum içinde hazza yönelik duygu, düşünce ve davranış içinde olduğu, karşılıklı keyif alınan bir süreçtir. Cinsel yaşamda iki tarafında zevk alması esastır. Cinsel birşleşme sırasında karşılaşılan sorunlar varsa mutlaka uzman desteği alınmalı, ötelenmemeli, sorunun nedenleri anlaşılmalı, cinselliğe dair bilişsel çarpıtmalar giderilmeli, kendisini ve partnerini neyin mutlu ettiği anlaşılmalıdır.

Sağlıklı ve doyumlu bir cinsellik karşılıklı anlayış, hoşgörü ve iletişimle mümkündür. Birbirlerini cinsel anlamda çok iyi tanıyan çiftler yaşam boyunca zevkli heyecan dolu bir birliktelik yaşayabilirler.

 

Feyzullah ALPMAN

Uzm. Klinik Psikolog/Psikoterapist

 

 

 

Kaynaklar:

·         İncesu C. Cinsel işlevin fizyolojisi. Cinsel İşlev Bozukluğu Monografları I 1998

·         Güleç C, Köroğlu E. Cinsel İşlev Bozuklukları Psikiyatri Temel Kitabı. Ankara 1998

·         CETAD, “Cinsel Yaşam ve Sorunları” Dosyası, 1. Bilgilendirme Dosyası Basın Bülteni, İstanbul, 2006.

·         Wallace E. Dinamik psikiyatri kuramı ve uygulaması, Eylül Yayınları, İstanbul 1994.

·         Türkiye Üreme Sağlığı Programı, Akran Eğitimi ve Özellikleri, 2006.