Panik Atak Kaderiniz Degildir

Panik Atak Kaderiniz Degildir

 

 

Panik atak ismiyle anılan panik bozukluk; genellikle genç yaşlarda başlayan, sosyal, ailevi ve iş yaşantısını olumsuz yönde etkileyen bir rahatsızlıktır. Kişinin yaşadığı endişe ve kaygılardan dolayı bedenin ani olarak verdiği tepkidir. Vücudun verdiği ani tepkiden dolayı şiddetli ölüm yada delirme korkusu, her an kötü bir şey olacakmış endişesi, yoğun rahatsızlık yaratır. Görülme sıklığı genelde %1-2 gibidir ve kadınlarda erkelere oranla iki kat fazla görülmektedir. Bunun nedeni tam olarak açıklanamasa da bunaltı bozuklukları ve çökkünlükler, kadının ruhsal ve biyolojik strese daha çok uğramasından kaynaklanıyor olabilir.

Panik atağın biyolojik bir nedeni yoktur ve bir çok psikolojik sıkıntılar gibi temelinde dinamik bir nedensellik, travmalar, bastırılmış öfke, endişe, anlaşılmama hisleri, nefret, çaresizlik gibi kişiyi rahatsız eden, ağırlığını taşıyamayacağı bilinç dışına atılmış bir çok duyguların bedensel ifadesidir aslında. Panik nöbetleri olmadığında kişi gayet normal görünür. Ancak nöbet esnasında ileri derecede endişeli ve telaşlıdır.

 Belirtileri:

Konuşmada zorluk, seste titreme, zihinsel karışıklık, çarpıntı, yüz kızarması yada solması, terleme, üşüme, tüylerin diken diken olması, göğüste sıkışma, soluğunu alamıyormuş boğuluyormuş gibi bir duygu, nefesin sıklaşması, baş dönmesi, bulantı, ellerde ayaklarda uyuşma, sık idrara çıkma, kan basıncının yükselmesi, sıcak-soğuk basmaları, baygınlık duygusu…

Bu nöbetler genelde 10-15 dk. sürebilir. Şiddeti değişiklik gösterebilir. Nöbet geçiren kişi ölüm korkusu ve çıldırma düşüncesinden dolayı çevresinden yardım bekler. Hemen doktora gitmek ister. En çokta atak sırasında kalp krizinden korkulur. Panik nöbetleri tekrarladıkça hasta nöbet geçirme korkusu yaşamaya başlar. Kendisini güvende hissedebileceği yerlerde ve kişilerin yanında bulunmak ister. Atağın olma ihtimali olan yerlerden uzak durur, yalnız kalmaktan korkar, bazıları kendini tamamen tehlikeli gördüğü dış dünyadan, kalabalıklardan soyutlar.

Tanı Ölçütleri:

Panik bozukluğu tanısı için ICD-10 şu ölçütleri sıralamıştır:

 Kesin tanı için bir ay içerisinde birkaç kez ağır nöbet geçirmiş olmalıdır. Bu nöbetler:

a)Bir dış tehlikenin bulunmadığı durumlarda ortaya çıkar;

 b) Bilinen yada öncede kestirilebilen durumlarla sınırlı değildir;

c) Ara dönemlerde bunaltı belirtileri peek bulunmamaktadır. (beklenti bunaltısı dışında)

DSM-IV’te panik bozukluğu agorafobili ve agorafobisiz olarak iki kümeye ayırır.

1. Agorafobili(Açık alan korkusu): Agorafobi; beklenmedik şekilde ve beklenmedik zamanda ortaya çıkacak bir panik atağın ya da panik benzeri semptomların ortadan kalkması için yardım almanın ve kaçmanın zor olacağı yerlerde bulunmaktan yoğun bir kaygı duyma şeklinde oluşan fobidir. Tek başına ev dışına çıkamama, açık ve kalabalık alanda olamama, duraklarda sıra bekleyememe, köprü üzerinde ya da trafikte olamama gibi örneklendirilebilir. Kalabalık caddeler, kalabalık mağazalar, tüneller, köprüler, asansörler, metrolar, uçaklar… Hasta için son derece kaçınılması gereken uyaranlardır. Evden tek başlarına çıkamazlar. Mutlaka güvenilir yakın birinin eşlik etmesi için ısrarda bulunurlar.

2. Agorafobisiz: Yineleyen, beklenmedik panik atakların en az birini 1 ay süreyle başka atakların olacağına dair yoğun bir anksiyete (kaygı), kontrolü kaybetmeye yönelik yoğun üzüntü, alışılmış davranışlarda değişiklik izler. Açık alan korkusunun görülmediği tiptir.

Tedavisi:

 Panik bozukluk kesinlikle tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır. Tedavisi olmadığını düşünerek yıllarca bu hastalığa katlanarak yaşayanların sayısı maalesef çok fazladır. İlaç tedavisi atakların azaltılması konusunda etkilidir ancak kesin çözüm değildir. Tedavide önemli olan hastalıkla nasıl başa çıkılabileceğini öğrenmek ve altta yatan sebeplerden kurtulmaktır. Düzenli bir şekilde psikoterapi gören hastaların hepsi iyileşmektedir.

 Başlıca tedavi yaklaşımları:

Bilişsel Davranışçı Terapi: Hastaya panik bozukluğun nasıl bir şey olduğu ve nasıl kontrol edilebileceği, nöbetler esnasında nasıl başa çıkabileceği konusunda teknikler öğretilir. Sonrasında nöbetlere neden olan bilişsel şemalar üzerinde çalışılır. Atağa neden olan yanlış varsayımlar, düşünceler, olumsuz şemalar olumlu mantıklı şemalarla yer değiştirilmeye çalışılır. Daha kısa ve semptom odaklı bir yöntemdir.

Dinamik Terapiler: Panik bozukluğa neden olan bilinç dışına atılmış olumsuz yaşantılar, travmalar, duygular işlenerek hastanın deşarj edilip rahatlaması sağlanır. Dinamik terapiler uzun sürse de panik bozukluğun tedavisinde kalıcı etki yaratması açısından çok etkilidir.Ayrıca Hipnoterapi, EMDR gibi tekniklerle de panik bozukluklar etkili şekilde tedavi edilmektedir.

Atak esnasında:

Panik bozukluğunuz varsa; atağa neden olan biyolojik bir sıkıntı olmadığını kontrol edebileceğiniz bir durum olduğunu düşünerek nefes egzersizleri yapmalısınız. Zihninizi olumsuz düşüncelerden arındırmak için dikkatinizi farklı yönlere kanalize edebilirsiniz. Geçmişte yaşadığınız güzel bir anı, yapmayı planladığınız bir şeyler gibi. Başlarda çok zor olsa da dikkatinizi dağıtmak belli bir süre sonra yapabildiğinizi göreceksiniz. Nefesinizi ve zihninizi kontrol etmeyi öğrendiğinizde ataklar artık kontrolünüzdedir.

Panik atak geçiren birini gördüğünüzde de asla telaşlanmamalı sakin bir şekilde rahat olabileceği bir yere götürmeli durumunun geçici olduğu en fazla 10-20 dk. sonra her şeyin geçeceği söylenerek rahatlatılmalı, derin nefes alıp vermesini telkin etmelisiniz. Siz kaygılı olursanız, paniklerseniz hastada yardım edemeyeceğiniz düşüncesi oluşur ve atağı dahada şiddetlenir.

Unutmayın panik atak asla kaderiniz değildir ve tedavi edilebilir bir rahatsızlıktır…